ATEŞ VE BUZ

Murat Bingöl
2 min readAug 20, 2024

--

Buradakiler ateş ve buz diyorlardı sanırım; Evet evet ateş ve buz! Sadece bu iki kelime tarif ediyordu. Ateş ve buz! Saatlerce tekrarlayabilirim. Ateş ve Buz! Ateş ve buz… Yanıyorsun, donuyorsun. Tabii ki bunların hepsi can sıkıntısından dolayı zihnimden dökülüyor olabilirler ama konu bu değil!

Bunun bir adı olsaydı ve aşk koymuş olsaydık adını, yıldızlar arası bir aşk olurdu. Hatta galaksiler arası. Bu kadar aşık olur mu insan? Olur! Can sıkıntısından her şey olur. Ateş olur, buz olur, dağ olur, orman olur, peygamber devesi olur, avcı olur, zehir olur, karınca olur… En son, karınca olsun. Binlerce karıncadan oluşan bir sıranın parçası olsun. Sonra çıksın o sıradan avcı olsun. Bir eti dişlesin doymak bilmez bir iştahla. Peki ya zehir? Olsun! Yerlerde sürünsün bir yılanın ya da akrebin içindeki zehir gibi; kime, neye zekredileceğini bilmeden, her seferinde aynı haz ve istekle.

Ayağa kalksın sonra! Buzdan insan olsun. Ama buzdan insan haaa! Başka bir şey değil. Dokunduğu her omuz, sıktığı her el kaskatı kesilsin ve ağır bir darbeyle paramparça olsun. Sonra bir anda ateş olsun ama öyle kuzineninkinden değil. Pompei’yi kasıp kavuran, depremleriyle yerle bir eden volkanınkinden. Önüne kattığı her şeyi; aşkı, acıyı, açlığı, sevinci, heyecanı, köleyi ve efendiyi eritsin Tanrı tarafından bile bir daha geri döndürülemeyecek şekilde…

Göz olsun. Kimselerin hissedemediği duyguları bile görsün. Korkuları, heyecanları, bulantıları. Yine Tanrı diyeceğim. Tanrının gözü olsun adeta. Ne olursa olsun yeter ki hep yansın ve donsun..

Sahra’da yürüyen bir Adem olsun. Matarasından yere dökülen son damla suyun, çatlamış toprakta yavaşça ilerleyip buharlaşmasını seyretsin. Kumlu çölü aşsın, kurumuş ve çatlamış toprağa ulaşsın. Uzun, çok uzun zaman önce su vardı burada. Şimdi aç bu toprak. Bir damla su geçmişini hatırlattı belki de. Kim bilir belki de su varken çoğu zaman boğuluyordu. O zaman şimdi daha mı mutludur?

Saatlerce yürüsün ve gece olmasını beklesin. O sonsuz gibi görünen yıldızları saymak için beklesin. Gözler, en ölümcül ve en güzel sayma işlemini böyle bir gecede gerçekleştirirdi her halde. En anlamlı yanma ve donma burada olur mu? O istiyor, istiyorsa olsun. Bütün bir evren bunları hisseder eğer adem hissediyorsa. Güneşe en yakın gezegen böyle yanar. En uzaktaki böyle donar. Galaksiler böyle parçalanırlar ya da gelecekte çarpışıp parçalanacaklarında. Kara delikler böyle yutar ışığı ve her şeyi. Domuzlar da böyle beslenir, balıklar da. Peygamber develeri de böyle çiftleşirler mi?

Biliyorum sevgili okuyan, yazdıklarım bölük pörçük ve kaotik… Tıpkı, güneş sisteminin ilk oluştuğu zamanlardaki gibi… Big Bang’in gerçekleştiği, o ilkin bilinmediği andaki gibi. Ama merak etme okuyan; Kendi bütünlüğüne ayak uyduracak bu yazılanlar. Şu an yazıyorum ve yazacağım. Belki bu cümle, belki de bilmem kaçıncı cümle son olur…

--

--

Murat Bingöl

Hepimizin bir oburluğu var. Şişmanlar alenen kendilerini belli ediyorlar diye kimse kendini iyi hissetmesin...